28 Aralık 2011 Çarşamba

http://vimeo.com/33244278   http://vimeo.com/33244278

leonard cohen so long marianne


bir yunan adasında (mikonos sanırım), cohen ve marianne aynı zaman diliminde tatildedirler. marianne 2 çocuk annesi bir kadın. cohen şair ve bildiğimizi sandığımız o dolu ruhun hayattaki sureti.

cohen hayatımın kadını dediği bu hanıma aşık olur, ancak evli olan marianne, onun ardından onunla gidemez. ancak aşk olmuştur artık. cohen memleketine döner, marianne kendi yolunda devam etmeye çabalar. ancak, birgün, çocuklarını alır ve cohenin yanına gider. en azından 10 sene boyu bu aşk zamanda varolmaya devam eder

cohen, 2009 konserlerinden birinde, marianne'nin konserde olduğunu bilerek sahne alır. hayatının kadını hala hayatının kadınıdır; aşk ise en azından hayatında vardır her ikisininde.

işte bu şarkı, cohenin marianne için bestesidir.

27 Aralık 2011 Salı

Dede korkut hikayelerinden Türkler'de kadının yeri ile ilgili aklıma takılan soru 1

Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek ve Dirse Han Oğlu Boğaç Han ikisi de dede korkut hikayelerinden biri kadın ve erkeğin eşit görüldüğünü bildiriyorsa neden dirse han oğlu boğaç handa yeni bir bebek doğduğunda çadırların renklerin seçilirken kızlar kırmızı ile erkekler ak çadır ile belirtiliyor.

(18 01 2011)kuzenlere notlar'dan

zuhal lilith'in (ki bana göre kadın olmanın en güzel hikayelerinden biri)mitlerini senden başka kimse dinlemiyor,evde salonun boş köşesine bobot gibi uzanıp sana zorlada olsa kendimi dinletmenin keyfini,yorumlarını,olaya bakış açını dile getirişini ve bu halıyı yıllardır kullandım ama sen söyleyene kadar öyle birşey düşünmemiştim şimdi her baktığımda onlardan görüyorum demeni geri istiyorum;)esra'nın elinde nergis demeti/kestane kesesi ile kapıya gelmesini çok açım yoruldum nidalarını ve şen kahkahalarını özledim,makarna(kabul ediyorum berbat oluyor),tonbalıklı peynirli salata,şrp üçlüsünden oluşan yemeğimizin sonunda hayde deyip sokağa çıkıp ayaklarımızın nereye gidersek gidelim bizi hiç şaşmadan götürdüğü cingıla girip tanıdık yüzler görmeyi,kalabalık dağılınca cıvıtmayı,oynamayı,türkü söylemeyi,cemal geldi vallaha geldi şakalarının sonunda cemal'i karşımda buluşumu,beni üçüncü tekil kişi ile yalnız bırakabilmek adına ne tür manyaklara katlandığınıza bizzat şahit oluşumu,gecenin bir yarısı onca yolu geri dönüp son son kavuşmayı ve kapı önü sohbetlerini

gürcü masalı


Bir gün bir Rus, bir Gürcüyle karşılaşmış. Gürcü şarkı söylüyor ve ağlıyormuş.
Rus: "Neden ağlıyorsun?" diye sormuş.
Gürcü: "Söylediğim şarkının sözlerinden." diye karşılık vermiş.
Rus: "Ne anlatıyor şarkıda?" diye sormuş.
Gürcü Rusçaya çevirerek söylemiş: "Bir kuş geldi, ağaç dalına kondu, biraz dinlendi, sonra uçtu gitti..."
Rus: "Ağlanacak ne var bu sözlerde?" diye şaşkınlık belirtince,
Gürcü: "Haklısın, Rusçasında ağlayacak bir şey yok; ama Gürcücesi çok acıklı..." demiş


Kar Kraliçesi Dedopali, bir ölümlü olan Fani’ye âşık olur. Tanrılar bu aşkı onaylamaz. Buna rağmen Dedopali, ilk karda Fani ile bir araya gelir ve mutlu günler geçirir. En çok, Fani’nin pijamalarını giymekten hoşlanır. Kar dinince, Dedopali Karlar Ülkesi’ne dönmek zorunda kalır. Öfkeli Tanrılar, asi Kar Kraliçesi’ni cezalandırmak için Fani’nin ülkesine bir daha kar yağdırmazlar. Kar Kraliçesi de Fani’yi bir daha göremez.Rivayet olunur ki Kar Kraliçesi yağan ilk karda sevdiği için dans eder  http://www.youtube.com/watch?v=k76hVSRVQNo&feature=related

Kavafis şehir


Yeni bir ülke bulamazsın
Başka bir deniz bulamazsın
Bu şehir ardından gelecektir
Sen yine aynı sokata dolaşacaksın
Aynı mahallede kocayacaksın
Yeni bir ülke bulamazsın
Başka bir deniz bulamazsın
Bu şehir arkandan gelecektir
Aynı evde kır düşecek saçlarına
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin
Geleceksin bu şehre sonunda
Başka birşey umma
Başka şey umma!

veee neruda'dan bir şiir

 Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

Rabiye anneanne ile yaşamak (29 Haziran 2010 Salı)

artvine ilk geldiğim gün yağmurdan sırılsıklam olmuş,zuhallerden ayrılmanın hüznü ile dolmuşken eve adımımı atar atmaz ''kizuuum sen mi geldun dedi?''koştum balkon camına da zuhal gitmişti dönmek için artık çok geçti:))tabi soru kümeleri gelmeye basladı,üzerimi değiştirme bahanesi ile kaçtım yemekte yakaladı....yemeğini tereyağıyla yapacaksın,salatasına zeytinyağı koymayacaksın,ayranı bardakta olacak,herhangi bir yemeği ya çok koymuşşundur yada'' keşke bunu değil şunu yesem bi değiştur hemi'' der.asla konuşmana fırsat vermez sorunun cevabını verırken bıle yarıda keser,eger bırbaşkası ile konuşuyorsan onunla ılgılenmıyorsan yüksek sesle atma türkü söyleyip sesini bastırır.uyudugundan emın olursun olmadık anda ''aferun kizum aferun ustumi ortuun hama kuçuk battaniyeyi getur'' der.tüm bu isteklerin arasında seni kahkahalara boğacak şeyler söyler,akşam olunca isteklerinin ardı arkası gelmez anneanne sıcak su torbanı yatağının içine koydum derım gıdıp kontrol eder ''bunun suyu sıcak az sogut der'',suyunu getiririm ilacını içer,ilaçlarının hıkayelerını doktora ne dedıgını uzuuun uzuuuun anlatır,''gohhh!yanlişini mi içtum acap''sesini hergün duyarsın,içimden kendimi bastırmak için son sesle alors on dance ı söylerken baş kaşıntısı ilacını saçına sürüp, uzuuuuuuun örgü turuncu saçlarına baktım ''ilaçlarumi bu poşeta koy yoh ondan bu poşeta koy ''deyişine bile aldıramadım.turuncu benekli teni,takma dişlerini çıkartmış hali sevimli geldi,formunda oldugundan espirileri patlattı kahkahalara boğdu veeee aslında onunla yasamanın zevkli oldugunu duşunmus yelkenlerı suya ındırmıstım ki yine olur olmaz şeyler istedi küdüsünü basına orterken acaba bogsam mı diye dusunuyordum ki ''allah kismetuni,işunu,gücüni erkendan buldursun bişe senun aşiğun var mi ?'' dedi :)))beyaz bayraklar dalgalandı öptüm kendı kuslugumden barıstım:)

Ten ve Hüzün


"...
kendimizle ve korkularımızla o kadar doluyuz ki, hiçbir duyguyu, hiçbir insani, hiçbir nesneyi olduğu gibi bütün gerçekliğiyle göremiyoruz, her şey kendimizle ve korkularımızla oluşturduğumuz prizmalardan kırılarak ulaşıyor bize, her şeyi olduğundan başka bir biçimde ve olduğundan başka bir yerde görüyoruz, belki de bu yüzden aradığımız şeyleri aramamız gereken yerlerden başka yerlerde arıyoruz...mutlulukla aramıza korkularımizı ve kendimizi sokuyoruz...aragon'un dediği gibi eğer "mutlu aşk yoksa," bu aşkın suçu degil...aşkı, acısından, kederinden, tedirginliğinden, ayrılığından, üzüntüsünden, yarasından ayıklamaya çalışanların aşkı, mutlu olmayan aşklar...

"ben acıya, aldatılmaya, kedere razıyım," diyenlere verilebilecek bir armağan mutlu aşk...aşk iki eli dolu bir eski ilahe, birinde mutluluğu birinde acıyı veriyor...acıyı almadan öbürünü almak mümkün değil...çok mu korkuyoruz acıdan ve yaradan ve kederden? korku bizi acılardan koruyor mu peki? aşk, o eski ilahe, o tanrıların orospusu, acıdan korkana inadına acıyı verip öbür elini kapatıyor...acısız mutluluk olmuyor...
..."

Ten ve Hüzün
Ahmet Altan

şen’ma survilma damaliya / senin (bitmez tükenmez) isteğin/arzun bitirdi beni
şenze pikrma da sevdama / Seni düşünmem/düşkünlüğüm, sana olan sevdam
şors tzasvlam, çirad gakraman / uzaklara gitmen, aniden/birden kaybolman
gulis t’valebit khedvama / kalp/gönül gözüyle görürü(nür)cesine

tsa’dze modiyan tzeroni / gözyüzünden geliyorlar yazıcı(lar)
miva da, jaris-jarada / gidiyor(lar) da bölük bölük/askerler gibi
vera khedavta tdivlebo / göremiyor musun ızdırabımı/çığlıklarımı
tsremebi çamomdis ğvarada / gözyaşlarım (yanağımdan) iniyor oluk(tanmış)çasına

şen çem guls veğar moyigeb / sen benim kalbimi/gönlümü artık kazanamazsın
çemi satkmelits is’ari / benim söyleyecek(ler)im O’dur
gadamagde da damkgarke / fırlattı attın da kaybettin
rogorts çerkezma is’ari / nasıl da Çerkez/gibi/dir O’dur



"Sevda Sokağı"ndan geçerken





Sevdası bitmeyenlere armağan olsun,

Fadıl'dan



insan elbiseden çıkınca çıplak
kendinden çıkınca deli derler ona
sevgili onu kalbinden çıkarınca, divane
aşkla yanıp, gökyüzüne yükselince duman derler
her şey uçup gider, geride bir kül kalır yeryüzünde
ama ateşi insanda değil, külde saklarlar...

insan bir şehirden çıkınca, uğurlar olsun derler ona
şimdi bir kentten çıkıp, başka bir kente gidiyorum
ne uğurlayanım, ne de karşılayanım var. Ah yar...
haketmişimdir mutlaka, bu bile fazla bana
insan hayattan çıkınca, ölü diyorlar ona
yaşadığını sananlar...

düşlerin mezarı yok diye
insanın sadece bir bedende yaşadığını sanıyorlar
bir kentten diğerine çıkıp giderim ben,
geri dönüp bakmadan
yeter ki, insanlar çıkmasın insanlığından....

AÇIK ATLAS


Hayattan ders veriyor diye öğretmenleri kızdıran
Tuzu bir bulmuş çocukları saklamadan güldüren dünyaya
Su kaçırmaz bir eşeğin sesine açıktır penceresi
Bir sınıfın, batı son dersinde, kuşluk vakti
Meşeler yapraklanınca bir tuhaf olurlar işte
Koparılmış kürt çiçekleri, hatırlayarak amcalarını
Azınlıkta oldukları bir okulda bile, sorarlar soru
Neden feriklerin ve eşeklerin memeleri vardır?
En arka sırada çift dikişliler, sınavda en öne
İntihara ve denizde nasıl boğulmaya çalışırlar
Yalnız Orta Doğu'da el altında satılan bir atlas
Kim demiş on sekiz yaşından küçükler okuyamaz
Bakıldı ki kum saati, ters çevrilmiş, çıt, usul isa asi olmuş
İkinci karnede babası yarısını silahıyla dışarda bırakıp
Öyle öğretildiği için saygılı, sınıfa giren parmak çocuğun
Boş yerine, girilmeyen bir dersin denizi, gelip oturmuş
Açık kalmış atlası, deniz taşmıştır, darılmasın Fırat ama
Hayatın orta öğretmeni sustu, dondu gülmeleri çocukların
Bir cenaze töreninde daha ölümü karşılamaya götürüleceğiz
Efendiler! Eşekler susabilirler
Ne yani çocuklar hiç gülmeyecekler mi?
ECE AYHAN

26 Aralık 2011 Pazartesi

Sarah Blasko - "All I Want"


muhteşem kar küreleri

http://www.martin-munoz.com/recent/index.html ben bunlara bayıldım,çok çok çok ama çok güzeller

kimbra plain gold ring


"Adam" ve Beyaz Kadın


ADAM
 
Adam şapkasına rastladı sokakta
Kimbilir kimin şapkası
Adam ne yapıp yapıp hatırladı
Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz
Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar
Bir  kadın kimbilir kimin karısı
Adam ne yapıp yapıp hatırladı.

Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda

Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı

Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yıldızların yıldız olduğu vardı

Adam yıldızlara basa basa yürüdü

Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.
 
                        Cemal Süreya